15 Ocak 2011 Cumartesi

KKTC VE TÜRK ASKERİ… / HALİL MEMİŞ


Askerimizin KKTC’de neden ve nasıl bulunduğunu, bunun hangi olaylardan kaynaklandığını ülkemizde bilmeyen yoktur. En azından bilmeliyiz. Milli şuurumuz, bunun bilinmesini gerektirir.



Değişik vesilelerle KKTC’ye gitmişliğim vardır. Olayları yaşayanlardan da dinlemişliğim vardır. Olayları birazcık olsun objektif değerlendirenlerin, askerimizin Kıbrıs’a Rum katliamını durdurmak için gittiğini, Kıbrıs’ta barışı tesis ettiğini, en azından Rum’ların saldırısını önleyerek soydaşlarımızın katlinin ve büyük bir soykırım girişiminin önüne geçtiğinin farkında olduğu kesindir.


Toplu katledilen aileler, toplu katliama uğrayan köyler, kendisi evinde bulunmadığı sırada banyoya saklanmış eşi ve çocukları öldürülen tabipler…


Eğer bunları önlemek için Kıbrıs’a çıkan Türk askeri işgalci(!) ise varsın işgalci olsun. Ne kadar insani değer varsa, onun korunması adına bu Milletin topyekûn ittifakı ile gerçekleştirilen bir çıkarmanın mensuplarına, onların mensup olduğu askeri birliklere işgalci demek, bu millete en büyük hakaret sayılmalıdır.


Kış Olimpiyatları nedeniyle Erzurum’da bulunan Yunanistan Başbakanı Papandreu “Türkiye’nin Kıbrıs’ta işgale son vermeden AB üyesi olamayacağı” yönündeki ve Türk Ordusunun İşgalci(!) olduğunu dile getiren sözleri nedeniyle, KKTC’deki 33 sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu Bağımsızlık İttifakı tarafından protesto edildi. Bunu KKTC adına da olumlu bir gelişme olarak gördüğümü ifade etmeliyim. Ne yazık ki, KKTC’de milli hassasiyet ve duyarlılıktan uzak ve Türkiye Cumhuriyeti’ni öcü gibi gören bir nesil yetişmiştir.


Bu nedenle, KKTC’de 33 sivil toplum kuruluşunun yaptığı bu açıklamayı çok olumlu buluyorum. Ancak “işgalci” haksızlığına uğrayan Ordu, Türkiye Cumhuriyeti’nin ordusu, dolayısıyla işgalci olarak suçlanan da Türkiye Cumhuriyeti’dir.

 

Acaba ülkemizde ufacık şeylerde sokağa çıkan ve eylem gerçekleştiren unsurlar, sözüm ona ilerici, demokrasi havarisi sivil toplum kuruluşları, duyarlı ve aydın(!) kesim nerededir? Neden, buna karşı hiç sesi çıkmamıştır? Yoksa Türk milletine işgalci demek çağdaşlık göstergesi midir? Bu milletin değerlerine, birliğine, beraberliğine, inançlarına, bu milleti millet yapan unsurlara saldırmak çağdaşlığın bir göstergesi midir?


Papandreu, "Benim hayal ettiğim Kıbrıs'ta, Kıbrıs Türkleri ve Rumların, Müslüman ve Hıristiyanların bir arada barış içinde yaşamasıdır. Ama Türk ordusunun Kıbrıs'taki işgalci statüsü, ne AB ne de BM tarafından kabul edilemeyecektir'' buyurmuşlardır.


Papandreou her halde “âlemi kör milleti de sağır zannetmektir”. Öyle bir şey ki bu söylenen, sanki Türk Ordusu Kıbrıs’tan çekildiğinde Kıbrıs Türkleri ve Rumları sarmaş dolaş olacaklardır. Buna sanki Türkiye engeldir. Adama sormazlar mı, yukarıda ifade ettiğim katliamlar ve benzerlerini de Türkler ve bu milletin şerefli mensupları ve askeri mi yapmıştır?


Bundan sonra olmayacağının garantisi acaba Kıbrıs Rumlarının yüksek insani(!) değerleri midir? Bunu sağlayacak olan AB’nin yüksek medeniyet(!) ölçüleri midir? Bunu sağlayacak olan insan hakları ve demokrasi havarisi ABD’nin borazanlığını yapan BM’nin yüksek demokrasi, insan hakları ve yüksek adalet kriterleri (!) ve uygulamaları mıdır?


Keşke, Türkiye’de her türlü milli değerlerimizi, milletimizin manevi şahsiyetini, dini ve milli duygularımızı hafife alan, zedeleyen ve toplumsal vicdanımızı rencide eden açıklamaların yapılamayacağı bir konumu muhafaza edebilsek.. Sanıyorum bu gelenek bizde fazlasıyla mevcut. Hem Osmanlı’da bunun örnekleri fazlasıyla var, hem bu Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’te.


Geçmişimiz geleceğimize ışık tutmadığı sürece, milli hassasiyetlere sahip, dünya milletleri tarafından hatırı sayılır, güçlü ve büyük Türkiye’yi oluşturmamız zor olacaktır.


HALİL MEMİŞ13.01.2011

İçişleri Bakanlığı Başkontrolörü,
Mahalli İdareler AR-GE Merkezi Başkanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder