Allah’ın yarattığı her insanı, rengi, meşrebi ne olursa olsun yaratandan ötürü değerli görür. ALLAH(C.C.) katında üstünlüğün ancak Yaratana iyi bir kul olmakla mümkün olacağının şuuru içindedir.
Allah(C.C.) katında insanlar eşittir. Beyazın siyaha, siyahın da beyaza karşı bir üstünlüğü yoktur. Böyle olunca da ben bir Türk ve Müslüman olarak sahibi olduğum değerlerle gurur duymam ve bu değerlerimi söylemem ve ifade etmem en tabii hakkımdır. İnsan kendisine olan saygısından ötürü milli ve dini kimliğini ifade ederken alnı ak, başı diktir ve her zaman da öyle olmalıdır.
Tarihin derinliklerine baktığımızda Türk ırkının seyrettiği coğrafyada altın harflerle yazılan tarihimiz, bu alanda onurlu bir geçmişin mirasçıları olduğumuzu ortaya koymaktadır. Hiçbir millete nasip olmaya bu şerefli geçmişimizle bir Türk olarak elbette ki gururluyuz ve Türk olduğumuzu da her zaman ve her yerde gururla söylemek hakkına sahibiz.
Coğrafi konumumuz itibariyle vatan toprakları üzerinde Türk’ten ayrı başka ırklara mensup topluluklar da asırlardır bir arada Türk bayrağı altında ve bu bayrağın örttüğü Türkiye üzerinde yaşayıp gelmişlerdir.
Türk’ün varlığından rahatsız olan dış güçler, son yıllarda giriştikleri el altı faaliyetlerle Türk’ün hâkimiyetini kırabilmek için tahriklere, kışkırtmalara yönlendirecek girişimlere başlamışlardır. Yüzümüze gülerken, arkamızdan kuyu kazmağa başladılar ve devam da ediyorlar.
Büyük paralar akıtarak satın aldıkları satılık beyinlerle, bazı radyo, televizyon ve gazeteleri elde etmesini de becerebildiler. Bizim gafletimizden ve saflığımızdan, Türk’üm dediği halde Türk gibi düşünemeyen ve hareket edemeyen insanımızın şuursuzluğundan dolayı da büyük ölçüde yol aldılar.
Öyle ki, bazı ağızlar, TÜRK’ÜM diyemeyip “TÜRKİYE’LİYİM” deme, diyebilme zilletine düştüler. Bu zilletin bir örneğini de, 18. MİLLİ EĞİTİM ŞURASI’NDA, ilkokullarda her sabah söylenen andımızın kaldırılması(!) teklifinin ortaya konulabilmesinde görmek mümkündür. Bir atasözümüz vardır; “SU UYUR, DÜŞMAN UYUMAZ” Demek ki, DÜŞMAN HİÇ UYUMAMIŞ ve bazı beyinleri şu veya bu şekilde satın almış, pohpohlamış, yüreklendirmiş ve böylesine anlamsız bir teklifi yapabilme cesaretini ortaya koydurmuş.
Dinimiz ırkçılığı, kavmiyetçiliği reddeder ve ben de bu ayırımcılığı asla uygun görmem. AMMA bu görüşüm gerektiğinde “TÜRK'ÜM” dememe de engel değildir. TÜRKİYE’MİZİ BÖLME PROVALARININ YAPILDIĞI GÜNÜMÜZDE; Türk’üm diyen herkesin, Türk gibi düşünmesi, hareket etmesi ve Türk gibi konuşması gerekir.
Bir insanın milliyetinin ve dininin değerlerini koruması, yaşaması ve yaşatması büyük fedakârlık ister. Buna fedakârlığa göğüs gerebilmek için de o insanın birtakım değerlerle donanmış olması gerekir. SEN YILLAR YILIDIR GENÇ NESLİ BU DEĞERLERDEN UZAK YETİŞTİRİR VE ONA BU ÜSTÜN RUHU AŞILAYAMAZSAN İŞTE SONUCU BU OLUR. Boş şişeyi suya batırırsan su dolar, süte batırırsan süt dolar, fosseptik çukuruna batırırsan lâğım suyu dolar.
Hazreti Peygamberimizin bir hadisini belirtmek isterim: “HER ÇOCUK İSLÂM YARATILIŞINDA DOĞAR. SONRADAN EBEVEYNLERİ ONLARI YAHUDİ, NASRANÎ VEYA DİNSİZ YAPAR”. Bu gün çoğu ailelerimiz ve bazı eğitim-öğretim kurumlarımız, radyo ve televizyonlarımız tertemiz bir levha olan çoluk çocuğumuzu müspet yönde eğitip öğretmekten öteye, zararlı fikirlerle beyinlerini zehirlemektedirler.
Böyle olunca da DİN’i ile dili ile IRK’ı ile uyum içinde olamayan ve bunalımlar içinde ne olduğunu bilemeyen bir neslin ortaya çıkmasına sebep olunmaktadır. Etkili ve yetkili yöneticilerimiz, eğitimcilerimiz, karar merciinde olan kişilerimiz bu gerçeği görsünler ve gereken önlemleri de alsınlar.
Bu konuda daha çok şeyler demek gerekir, amma ben bütün benliğimle ve bütün varlığımla sağır kulaklara “BEN TÜRKÜM” diye haykırmak istiyorum: EVET, BEN TÜRKÜM, BEN TÜRKÜM, BEN TÜRKÜM…
Hüseyin ALBAYRAK – 23.12.2010
Kaynak: www.ilkhabergazete.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder