Dünya mimarlık tarihinin bir şaheseri... 1568-1574 yıllarında Sultan İkinci Selim tarafından Mimar Sinan'a inşa ettirilen Selimiye Camii, birbirinden önemli kişi ve mekânların sembolü konumundadır: İkinci Selim, Mimar Sinan, Edirne şehri ve Osmanlı Devleti, Selimiye'yle adları ilk akla gelenlerdir...
Bir defa bu cami, Osmanlı Devleti'nin, 16. Yüzyılda Avrupa üzerinde devam eden siyasî hâkimiyetini yansıtan bir saltanatın eseridir. Edirne'nin "tacı" olan Selimiye Camii, Osmanlı Devleti'nin politik gücünü somutlaştırır. Mimar Sinan'ın 80'li yaşlarında yaptığı Selimiye, onun "ustalık eserim" dediği bir abidedir. Aynı zamanda, Osmanlı mimarlığının ulaştığı son merhaleyi de gösterir. Türk ve İslâm sanatını dünya sanat tarihi disiplinine dahil etmeyi başaran Ernst Diez Selimiye için şunları söyler: "Selimiye; mekânındaki büyüklük, yükseklik, topluluk ve ışık etkisi bakımından yeryüzündeki bütün yapılardan üstündür."
Selimiye Camiinin yapılışı, dahası niçin İstanbul'a değil de Edirne'ye inşa edildiği sorusu tarihi bir sorudur. Evliya Çelebi, Seyahatname'de Selimiye'yi anlatmaya bu soruyla başlar.
Cevabı gayet açıktır: İkinci Selim, rüyasında "bizzat Hazreti Peygamberi" görür. Kıbrıs'ın fethinden önce Allah'a "Kıbrıs adası fâtihi olursam gaza malından bir câmi yaptıracağım" diye söz veren padişahı, Kâinatın Efendisi (SAV) uyarır. Bu arada camiin yapılacağı yeri de işaret eder: "... benim himayemde olan İslâm'ın seddi Edirne'de bir câmi yaptırıp sancağım dibine gel!" Bu rüyanın benzerini vezir Kara Mustafa Paşa da görmüştür.
MİLLİ GAZETE - 29 AĞUSTOS 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder