15 Ağustos 2011 Pazartesi

NORMALLEŞİYORUZ !


Oktay Ekinci Yazdı..


Son günlerde en çok duyduğumuz laf “normalleşiyoruz”!


Yazarlarımız, iktidardakilerin veya yandaşların ağızlarından düşmeyen bu tanımın “kara mizah” örneklerini sıralayarak diyorlar ki:


“Milletvekillerimiz neyle suçlandıklarını bile bilmeden hâlâ hapisteler; TBMM’de olmaları gerekirken ‘kaçma’, ‘delilleri yok etme’ vb. nedenlerle serbest bırakılmıyorlar… Normalleşme bu mu?”


“Çok sayıda generalin ve kurmay subayın tutuklanması yüzünden orduyu yönetecek atamalar bile yapılamıyor… Bu nasıl normalleşme?”


“Savcının yakalanmasını istediği general, kapısında çok gizli yazan YAŞ toplantılarında Başbakan’la aynı masadaydı… Normal mi?”


“Milyonlarca taraftarı olan spor kulüplerini yönetenler şike savlarıyla ya tutuklular ya da sorgulanmaktalar… Normal denilebilir mi?”


“Gazeteciler, aydınlar, bilim insanları, yazarlar… Kanıtlanmamış suçlar yüzünden özgürlüklerinden yoksunlar… Normalleşme bu mu?”


Medyanın gündeminde her gün ya tutuklamalar, ya davalar ya da soruşturmalar var… Normalleşmenin göstergesi bu olabilir mi?”


Örnekler çoğaltıldığında şu anlaşılıyor; demokrasilerde asla yaşanmayan bu “anormal” durum, egemen siyasetin çok işine geliyor olmalı ki, “ortada normal olmayan bir durum var” bile diyemiyorlar…


İmarda durum


Ülke gündemi bu haldeyken, biz de ilgi alanımız gereği, çevre ve şehirleşmeyle ilgili, yeni kurulan bakanlığın yasal düzenlemelerine baktık. Durumun “aynı” olduğunu görmeyelim mi?


İşte “normalleşme” sürecinin imar durumundan örnekler:


- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın düzenlediği Kanun Hükmündeki Kararname’de (KHK) bir bölümde “meslek odaları”na ayrılmış.


Meslek kuruluşlarının kentin, çevrenin ve toplumun çıkarları değil, özel kişi veya firmaların beklentilerini esas olan ayrıcalıklı imar kararlarına itiraz etmeleri; hatta iptal davaları açmaları engelleniyor. Çağdaş hukuk devletinde bu “normal” midir?


- Aynı KHK’de, meslek kuruluşlarının


“kamudaki yanlışları önleme” çabalarını engellemek üzere, bu kuruluşların bağlandığı özel bir “genel müdürlük” oluşturuluyor. O kadar ki aynı müdürlük mimar, plancı ve mühendislerin sicillerini bile tutacak; yani odalar tamamen işlevsiz kılınacak. Demokratikleşmede buna “normalleşme” denilebilir mi?


- Belediye sınırları içindeki kamu arazileri “kent halkının toplumsal yaşam alanları” olması gerekirken, pazarlanmak üzere hükümete bağlanıyor. Böylece aslında “halkın malı” olan Hazine arazileri, park, yeşil alan vb. amaçlar yerine “rant projeleri”ne arsa olacak. Çağdaş kentleşmede bu el koyma “normalleşme” sayılabilir mi?


- Aynı KHK’de asla “normal” sayılamayacak bir kural da devlet eliyle pazarlanmasına karar verilen kamu arazileri için düzenlenmiş imar planlarında belediyeleri tümüyle yetkisiz kılmak… Böylece kentlerin gelişmesinde kentlilerin ve gelecek kuşakların haklarını göz ardı eden imar kuralları, yerel halkın demokratik örgütü devre dışına çıkartılarak “tepeden inme” belirlenecek.


Eğer bu da “normalleşme” ise anormal olan yerel yönetimler “demokrasinin kalesi” demektir!


Belediyelerin imar yetkilerine demokratik ve bilimsel denetim getirmek yerine kentlerdeki kamu alanlarını merkezi yetkilerle rant projelerine açmak nasıl bir normalleşmedir?


Şehircili okullarında ise öğrencilerin, mezun olunca asla uygulama şansı bulamayacakları; öğrendiklerinin tam tersini öngören yasalarla çalışmak zorunda kalacakları meslek ortamına “normal” denilip denilemeyeceğini, yeni atanan rektörlere ve dekanlara bırakıyorum.


Trabzondanbak-15.08.2011 15:46

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder